Geleneğin Tahripkâr Gücünün Yansımaları: Baskı, Susturma ve Unutulmuşluk


Creative Commons License

TATAR B.

Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, cilt.15, sa.2, ss.51-59, 2018 (Hakemli Dergi) identifier

Özet

Yazımızda dikkate aldığımız temel sorular şunlardır: Kur’an’ın mutlak ha-kikat iddiası ve hafıza arasında ne tür bir ilişki gözlemlenebilir? Bu ilişki, İslam’ın ötekisi olarak adlandırılan, dolayısıyla olumsuzlanan şeyleri sus-turma ve baskılama formu olarak ele alınabilir mi? Şayet böyle bir baskı-lama söz konusuysa, İslam geleneğinde birçok ses, metin ve kavramı unut(tur)ma, susturma ve baskılamanın nedenleri neler olabilir? Fark ede-bildiğimiz şekliyle, bütün ya da mutlak hakikate erişme teşebbüsünde bu-lunan monolojik-kavramsal düşünce, entelektüel farkındalık ve metin/yorum geleneğine hâkim olmaya başladığında, bu gelenek düzlemi, geleneğin oluşumuna katkı yapan parçalar için bir tür suskunluk, unutuluş veya baskılamaya yol açma anlamında tahripkâr bir boyut kazanmaya baş-lamıştır
This paper aims at focusing on some crucial questions as follows: What kind of relation can be observed between Qur’anic claim to absolute truth and memory? Can this relation be taken as a form of silencing and sup-pressing so-called the others of Islam? And finally what are reasons for forgetting, silencing and suppressing some voices, texts, and concepts in Islamic tradition? As far as we can see, when monological-conceptual thinking, which tried to reach at whole or absolute truth, dominated reflec-tive textual tradition, this tradition became a drifting power into oblivion for the parts which made contribution to the formation of this tradition.